ANASAYFA


Aldar Xelil, Şam görüşmelerini ve TEV-DEM'i anlattı: PKK ile aramızdaki bağ...

Artı Gerçek yazarları Celal Başlangıç ve Ragıp Duran Rojava'nın Kamışlo kentine giderek, sosyal yaşam, ekonomik durum, Suriye rejimi ile görüşmeler, PKK ile ilişkiler gibi pek çok konuyu TEV-DEM Eş Genel Başkanı Aldar Xelil ile konuştu.

Başlangıç ve Duran'ın, Xelil ile sohbetinin tamamı şöyle:

Doğal olarak önce TEV-DEM’in ne olduğunu soruyoruz Xelil’e, anlatıyor:

“Adı açılmış haliyle Demokratik Toplum Hareketi’dir. TEV-DEM, toplumun kendi kendini yönetmesi, örgütlenmesi ve irade sahibi olmasını amaçlayan bir yapı. Biz bir halkın kendi iradesine sahip olmasını istiyoruz. Halkın kaderini yukarıdan gelen bir grubun hiyerarşik yönetim metoduyla belirlenemeyeceğine inandığımız için böyle bir oluşuma gittik. Bazı kesimler bu krizin iktidar eliyle çözülmesi gerektiğini savunuyor. Biz hareket olarak böyle düşünmüyoruz. ‘Hayır’ diyoruz, toplumsal bir örgütlenme metoduyla bu sorunlar çözülebilecek noktaya getirilsin. Demokrasi de özgürlük de ancak bu yöntemle sağlanabilir.”

Xelil, TEV-DEM’in eğitim, sağlık, belediye hizmetleri, savunma, siyasal ve sosyal alanlarda, kısaca toplumun ihtiyaç duyduğu tüm çalışma alanlarında kendini örgütlediğini söylüyor.

TEV-DEM, içinde altı siyasi partinin yanı sıra çok sayıda kadın ve gençlik örgütleri, sendika ve dernekler gibi yapıları barındıran şemsiye bir örgüt.

Şam’la başlayan görüşmelere ilişkin sorularımızı yanıtlarken söze “Suriye Demokratik Meclisi heyeti, sadece Kuzey Suriye’yi temsilen değil, tüm Suriye’yi temsilen başkente gittiler” diye başlıyor.

“Şam’da sürdürülen bir müzakere yok henüz. Müzakere aşamasına geçilmiş değil. Daha çok diyaloğa açık olunduğunu göstermesi bakımından bir iyi niyet girişimi. Kriz ne kadar büyük ve geniş çerçevede olursa olsun, son kertede diyalog geliştirilmesi gibi bir zorunluluk var. Siyasi ve barışçıl bir çözüm geliştirme gibi bir zorunluluk var. Bu görüşmeyi sadece bir başlangıç olarak önemli buluyoruz.”


Şam’la görüşmeye başlamışlar ama geniş anlamda Kuzey Suriye’nin, daha dar anlamda da Rojava’nın Ankara ile de ciddi sorunları var. Xelil 2015 yılına kadar Ankara’yla resmi olarak bir problemleri olmadığını anlatıyor.

“AKP hükümetinin o dönemdeki amacı, beklentisi Suriye’de bir değişim olacak ve Suriye Türkiye’nin bir vilayeti haline gelecek şeklindeydi. Her şey Ankara’nın kontrolünde olacaktı. Türkiye, 2011’den 2015’e kadar her şeyin kendi kontrolünde olacağı saikiyle hareket etti. Ancak 2015’ten sonra Rojava’da kendileri dışında bir gücün örgütlendiğini görünce bu defa dengeler değişti ve düşmanlık politikası izlemeye koyuldu. Özellikle Kobane direnişinden sonra, hem büyük bir direniş açığa çıktı hem de IŞİD’le geliştirmek istedikleri proje bozuldu. Dolayısıyla kendi projeleri de sekteye uğradı. Bu aşamada öç alma duygusu gelişti ve bize karşı sınır tanımayan düşmanlığa başladılar.”

Xelil’e göre şu anda geliştirmek istedikleri demokratik sisteme kendilerinden önceki partilerin ve örgütlerin, Esad rejiminde halkla birlikte gizli bir şekilde yürüttükleri çalışmalar kaynaklık ediyor.

“Bize kalan bir mirasın olduğunu asla unutmamamız gerekiyor. Buradaki halkı kısa sürede bir araya getirip kurumlarımızı kısa sürede organize edip projeleri hayata geçirmemizdeki en büyük etken Sayın Öcalan’ın 20 yıl boyunca burada kalmış olmasıdır ve onun, bizim bugün hayata geçirmeye çalıştığımız projelerle toplumn örgütlenmesi ve iradesinin ortaya çıkarılmasında Rojava halkı üzerinde çok büyük bir etkisi bulunmaktadır.”

Bu noktada Ankara’nın iddia ettiği “PKK eşittir PYD/YPG” savının doğrulanıp doğrulanmadığını soruyoruz Xelil’e.

“Burada anlaşılması gereken, esas PYD ile PKK’nin bir olup olmadığı değildir. PKK de PYD de Öcalan’ın felsefesi üzerine şekillenmiş yapılardır. Şu anda burada oluşturulan yapı da Öcalan felsefesi üzerinde temelleniyor. Bu zaten görülüyor. Demokratik özerklik yapısını ele aldığımızda ya da toplumsal savunma gibi fikirleri ele aldığımızda bunların Sayın Öcalan’ın kitaplarından etkilenerek oluşturulduğu da zaten görülebilir. AKP, PKK ile PYD’yi bir olarak görüyor. Bizim PKK ile organik bir bağımız yok. Tümüyle felsefi bir benzeşmemiz var.”

İç savaşın başladığı 2011 yılı ile bugün gelinen nokta açısından farklılıkları anlatırken Xelil söze “Suriye’yi, bu toplumu eskiden despotik bir iktidar yönetiyordu” diye başlıyor.

“Toplum kendini açıkça ifade edemiyordu ve buradaki herkes üzerinde baskı vardı. Tabii ki bu durumda Kürtler üzerinde ekstra bir zulüm olduğunu da görmek gerekiyor. Fakat 2011 yılından sonra Araplarla derdimizi rahatlıkla paylaşıyoruz. Önceki dönemlerde durum böyle değildi. Biz bir toplantı yaptığımızda bile etrafta bir Arap gördüğümüzde kendimizi gizleme gereği duyuyorduk. O dönemde de aslında toplu olarak hassasiyetler konusunda çok fazla problemimiz yoktu. Hassasiyetleri, rejim, siyasetçiler ya da iktidar kaşıyordu. Toplumsal olarak fazla bir farklılığımız yok. Daha önce de iç içeydik ve herhangi bir sorun yaşamıyorduk. Ancak bizim problemimiz rejimleydi.”

Görüşmeyi ve yorumları buradan izleyebilirsiniz:

          

TOP-LEFT ADS

Kürt haber sitesi ZERnews, Kürtler ve Kürdistan ile ilgili haberler yapar. Kürt haber ajansları, siteleri haberleri... Diyarbakır, Erbil, Qamişlo, Rojava, Kürdistan Bölgesi, Irak, İran, Suriye, Türkiye ve tüm Ortadoğu haberleri ZERnews'te yayınlanır. DSG, ÖSO, Suriye rejimi, Şii Milisler, IŞİD / DAEŞ, Haşdi Şabi, Irak ordusu, TSK, PKK, YPG, YPJ, Peşmerge, Muhalifler... Basra, İdlib, Kerkük, Afrin, Deyrezzor, Şengal, Sincar, Şam, Ankara, Tahran, Bağdat ve Hewler... Mesut Barzani, Selahattin Demirtaş, Abdullah Öcalan, Celal Talabani, Neçirvan Barzani, Kubat Talabani...