24 Haziran 2018 milletvekili ve başkanlık seçimlerinin üzerinden 1 ay geçti. Seçimlerin sonucu Cumhur İttifakı’nın lehine sonuçlanmasıyla birlikte Türkiye siyasal sisteminde makas değişikliği yaşandı. AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan yeni sistemin ilk başkanı seçilirken MHP – AKP’nin öncülüğünü yaptığı Cumhur İttifakı, 343 ile meclisteki çoğunluğu elde etti. Millet İttifakı’nın mimarları Saadet İyi Parti- CHP’de 192 milletvekili ile meclise girerken. %11.6’lık oy oranı alan ve seçim ittifaklarına dahil olmayan HDP’de meclise 65 milletvekili gönderdi.
Röportaj: Hêmin Dildar / ZERnews
Bürokrasisi ve bürokratik eliti yeniden şekillenen “yeni Türkiye’yi”, 24 Haziran seçim sonuçlarını, CHP’deki kurultay tartışmalarını, HDP’nin yeni stratejisini Diyarbakırlı sosyolog-yazar Öztekin Çaçan, ile konuştuk. Çaçan’a göre CHP – HDP hatta PKK’de – Alevi – Sünni kavgası yaşanıyor. CHP’deki kurultay tartışmalarına değinen Çaçan; “CHP’de devam eden kavga sadece bir genel başkan kavgası değildir. İşin arka planında ciddi bir Alevi mantalitesi ile Sünni mantalitesi kavgası var. Ayrıca, Selin Seyek Böke ekibi ile de bu kez solcu - Alevi mantalitelerinden doğan kavga var” diyor.
24 Haziran sonrası genel bir seçim değerlendirmesi yapabilir misiniz? Siyasi partiler, seçmen, Türkiye’yi neler bekliyor?
Biraz geç kalınmış bir değerlendirme veya soru değil mi sizce bu? Sonuçları CHP bile değerlendiremedi. Şaka tabi. Seçimlerde ciddi bir dizayn kokusu var. Sakın bunu sonuçlara müdahale edildi, seçmen oyu gasp edildi şeklinde anlamayın. Böyle bir şey büyük oranda olmamıştır. Vakayı adliyeden küçük şeyler olabilir o kadar. Dizayn etmenin başka şekilleri var onlar kullanıldı. Ama seçimlerin temel çıktısı şu bence neredeyse her parti yeni sistemin oluşturduğu yeni ortam, sayı sistemi vb. sonuçlarının çalkantılarını yaşayacak. Yeni sistem, matematik, partileri de kendine göre dizayn edecek. Sarsıntılı bir dönem olacak. Her siyasal parti bundan az, ya da çok, nasibini alacak.Peki, MHP’nin aldığı oy seçimin sürprizi değil mi? Kürt illerinde aldıkları oylar size de yüksek gelmedi mi?
Sürpriz sonuç yok. Herkes MHP %2-3 derken KONDA’nın yayımladığı son seçim anketinde, yanılmıyorsam MHP %6 gösteriliyordu. Ama nerdeyse KONDA’nın tahmininin iki katı artışla MHP oyları %11 oldu. Bence burada da pek bir kafa karıştırıcı durum yok. Çünkü birçok yerde AKP’liler, CHP’lilerin İYİ Parti’ye destek verdiği gibi MHP’ye destek vermiş olabilir. Ayrıca sayım sisteminde mührün vurulduğu yerin nasıl değerlendirildiği de önemli. Hani ittifaka verilen oylar daha çok MHP hanesine yazılmış olabilir. Kürt illerindeki artışın temel nedenlerini korucu oyları, asker polis oyları ile açıklayabiliriz bence. Birde ittifaktan dolayı bu güne kadar bölge genelinde sabote edilen, geçersiz hale getirilen MHP oylarına bu kez AKP sandık görevlileri sahip çıktı. Eskiden bölgede çıkan geçersiz oy miktarına bakın bunların çoğunda MHP’ye verilmiş sonradan başka partiye de mühür basılarak geçersizleştirilmiş oylar olduğunu anlarsınız. Tabi eski seçimlerde Türkiye’nin diğer bölgelerde aynı uygulamaya HDP’de maruz kalmıştır. Ülkede, maalesef böyle bir gerçek vardı. Ama bu seçimde ittifak gereği MHP’ye sahip çıkıldı anlaşılan. Birde bölgedeki BBP oylarını da rahatlıkla MHP hanesine yazabilirsiniz. Her türlü değerlendirmeyi ve doğru sonucu bulmak kolay. Sandık bazında analiz yapmak biraz zaman ve emek istiyor sadece. Umarım HDP bu analizi yapar.24 Haziran sonrası CHP’deki kurultay kavgasına ilişkin neler söyleyeceksiniz?
Bu kavga her seçim sonrası bir gelenek haline geldi nerdeyse. Yani herhangi bir sonuç çıkmaz. Yeni sistem biraz onları sallar sonrada durulurlar gibime geliyor. Ama belli de olmaz İnce, Kılıçdaroğlu’na bir bakıma %8 fark attı.Hepsi bu mu sizce?
Tabiki değil. Ama sonuç nasıl çıkar bilmiyorum. Ancak, AKP’nin de İnce’yi istediğini düşünüyorum.Neden Muharrem İnce?
İnce’nin bence uzlaşmacılık yönünü tutuyorlar ve yine bence diğerlerine göre FETÖ’ye daha mesafeli buluyorlar. Yani Kılıçdaroğlu onlara göre “üst aklın” adamı.Ancak kurultayın toplanması yönünde çok önemli gelişmeler var gibi ne dersiniz?
Var tabi, yeni dönemde daha uzlaşmacı bir CHP ve HDP isteniyor. Ya da devletin bu yönde gelişmelere ihtiyacı var diyelim. Yani başkanlık sistemine direk karşı olmaktan vazgeçmiş oyunu yeni dönemin kurallarına göre oynayan, siyasi yapılara ihtiyaç var. Kayıkçı kavgasının, yeni kayığına binecek adamlar lazım. Yani düzene karşı olmayan, ama bir birine muhalif siyasiler ya da kesimler isteniyor. Yani devletin ”demokratik” olduğunun yönetimin her an için değişebilecek ve alternatifli olduğunun görüntüsünün sürekli verilmesi lazım. Bu hem millet için hem dış devletler hem de devletin kendisi için önemli.‘CHP’DE DOĞULU -BATILI ALEVİ – SÜNNİ KAVGASI’
CHP’deki kavga bu mu yani?
CHP’de devam eden kavga sadece bir genel başkan kavgası değildir. İşin arka planında ciddi bir Alevi mantalitesi ile Sünni mantalitesi kavgası var. Ayrıca, Selin Seyek Böke ekibi ile de bu kez solcu - Alevi mantalitelerinden doğan kavga var. Kürt olsun olmasın “Doğulu” (Sivas, Erzincan, Malatya, Adıyaman…) Alevilerin desteklediği Kılıçdaroğlu ile “Batılı” (Ege, Trakya, Marmara) sosyal demokrat, Atatürkçü ve Sünni CHP’liler in desteklediği İnce kavgası var. Dolayısıyla mesele aslında çok derinden geliyor.Daha Alevi hisseden kesimlerde, “biz elimizdeki mevziiyi her pahasına koruyalım. Ana muhalefette kalsak bile buna devam edelim vb. yaklaşımı var. O yüzden sadece yolsuzluk vb. deyip duruyorlar. Ama İnce yolsuzluk söyleminin tek başına bir işe yaramadığının farkında. Millet aşmış oraları; sürekli iktidarı denetleyen “çaldırmayız” yaklaşımı sönük kalıyor. Alevi mantalitesine sahip olanlar “projeci” değil diyelim. Nerdeyse bin yıldır olduğu gibi ciddi bir “kaybetme kaygısı” ve savunma psikolojisi içerisindeler. Bu pozisyonlarına da anlayış olarak alıştılar.
Öte yandan CHP artık devletin partisi değil. Kendine seçtiği “ana muhalefet ”misyonu gereği sağı iktidarda tutabilmek için bir iktidar dizayn etme aygıtına dönüşmüş. İnce ise tam tersi iktidar istiyor.
Bu haliyle CHP ile ilgili küçük bir örnek vereyim. Meral Akşener’e ille de cumhurbaşkanı adayı olacağım deyip Gül, formülüne, ortak aday çıkarmaya hayır diyordu. Ama meşhur Abdullah Gül, Hulusi Akar, İbrahim Kalın görüşmesini hatırlayın. Bir süreç sonunda İYİ Parti’nin bir “kuantum dokunuşu” ile önü açılıyor. Hem Meral Akşener hamlesiyle Gül aday olamıyor, devamında da belki de bir lütuf olarak İYİ Parti, parti olarak CHP yardımıyla seçime giriyor. Ve bunlar YSK’dan gelen bir duyum üzerine oluyor. İşte siyaseti “tasarımlamak” bu. Birde Erdoğan’ın nasıl başbakan yapıldığı, milletvekili yapıldığı dönemi hatırlayın. Milletvekili dokunulmazlıklarının kaldırıldığı dönemi hatırlayın. CHP çok daha iyi anlaşılır.
Solcular yani Böke İlhan Cihaner vb. ile Alevilerin derdi daha başka. Solcular Alevilere göre daha “enternasyonalistler.”Dolayısıyla Alevicilik milliyetçi ve tutucu kalıyor. Alevi mantalitesinde ciddi bir “etno-sentrizim” var. Herkesten korkuyorlar. Solcular CHP üzerinden “sınıf”a ulaşmaya çalışırken, öbür tarafta ise ana CHP damarı Alevi köy derneklerine ulaşmaya çalışıyor. Ama kurultay için bir matematiksel sayı lazım o bulunur mu bilemem.
Kuantum dokunuşu tabirini açıklar mısınız?
Biz sihirli dokunuş diye çevirelim. Yani ortak aday çıkarmamaya karşılık, 15 CHP milletvekilinin transfer edilerek İYİ partinin parti olarak seçime girmesinin önünün açılması diyelim. Ama olan Saadet Partisi’ne oldu tabi. Abdullah Gül’ü en çok onlar istiyordu, dolayısıyla en çok onlar kaybetti.Bu Alevi-Sünni zihniyet farklılıklarının ana ayrım noktaları neler, ne tür örnekler verebilirsiniz?
Öyle çok ayyuka çıkmış, fenomenleri oluşmuş bir durum yok. Ama Alevi bakış açısıyla, sıradan solcu Sünni bakış açıları çok farklı. Örneğin Alevilerde sadece cumhuriyetin problemleri yok bagajlarında Osmanlı’nın da bütün yükünü taşıyorlar ve aslında “uzlaşmacı” değiller.
Aleviler iktidarı istemiyor, sadece laiklik konusuna takılıp kalma, aslında “ana muhalefet olmak bize yeter” mantığının bir sonucu. Nasılsa seçim bitti biz yine muhalefet olduk deyip, “güle oynaya” girdikleri seçimleri sonradan gayrimeşru ilan edebiliyorlar. Dikkat edin söylemde İnce ile Kılıçdaroğlu arasında ciddi bir fark oluştu. Biri uzlaşmacı örneğin Erdoğan’ı tebrik ediyor, diğeri benim diktatörle işim olmaz diyor. Az önce de dediğim gibi, davaları neredeyse bin yıllık.
‘HDP DEĞİŞİMDEN YANA DEĞİL’
HDP’de durum nedir? Ve ne olur?
Aslında CHP deki sorunların aynısı bence HDP’de de devam ediyor. Alevi-Sünni meselesi değişik şekillerde orda da var. Hatta Kandil’de bile bu durum var. Bunun yanında HDP kalsın mı, yeni döneme uyarlansın mı? Değişmeyip akışa mı bırakalım. Küçük olsun, bizim olsun yaklaşımı var. Her seçimde “sadece barajı aşsak bize yeter” diyorlardır. Yeni şartlara uyum dertleri yok. Onlarda biliyor diğer partilerdeki Kürt seçmen destek vermezse bu seçim zor geçecekti. Defalarca baraj sorunu yaşadıklarını bütün sözcüleri dile getirdi. Ama yine de önümüzdeki seçimlere hazırlanmak için değişim istedikleri söylenemez. Tersini düşünüyor olsaydılar tedirgin olurlardı, değişelim vb. derlerdi. Ama bence bu aşamada HDP’de de genel olarak Kürt siyasetinin tamamında da bir gerileme, tıkanma, anlayamama durumu var. Yeni yüzyılın kaybedeni de bu gidişle yine Kürtler olacak.Nasıl yani biraz açar mısınız?
Herkes yeni bir dünya, yeni bir Ortadoğu, yeni bir Türkiye var diyor. Ancak ortada yeni bir Kürt bakış açısının olmadığını göremiyorlar.Suriye’de tamamıyla büyük güçlerin oyun tahtasındalar. Arap Baharı, Fars Baharı’na dönüşmeye başlayacak, İran ve Irak çok karışacak gibi duruyor. Bunun sonucuna hazırlanmak gerek. Örneğin, demokratik bir Türkiye’ye destek vermek bu koşullarda her zamankinden daha önemli.Demokrasi ve barış için, kazançlı çıkmak için, sivil siyasetin denklemdeki yerini göremiyorlar. Türkiye’de HDP’nin, yeni sosyolojinin önemini, derinliğini, gerekliliğini kavrayamıyorlar. DBP bölgedeki belediyeleri alsın, bir anlamda sınırlar belli olsun HDP pek önemli değil mantığı seziliyor. Esas yanlış olan da bu. Belediyeleri alsanız bile şu anda HDP’nin yaptığı gibi eski ezberden devam ederseniz devlet yine istediği, gerekli gördüğü an kayyum tayin eder.
Bunun için OHAL’ de gerek yok. Hatta ikisi de PKK’nın sivil uzantısı deyip Anayasanın topyekûn parti kapatma maddesini gerekli gördüğü an işletebilir. Her iki oluşum da biter. Devlet barış istiyor, çözüm istiyor ama bunu şimdiki haliyle PKK ile istemiyor. Tabii bunda ABD ve İran gibi ülkelerin hem PKK’ye hem de Türkiye’ye karşı tutumları da önemli. Karışık işler var. 2023’e kadar değişik konularda, değişik alanlarda, alışık olmadığımız birçok şey değişik şekillerde karşımıza gelecek. Buna eminim.
‘KÜRT SİYASETİ TIKANMIŞ DURUMDA’
Sonuç olarak bir genel değerlendirme yaparsak durum ne?
Başkanlık sistemi yeni, dolayısıyla bu konuda bir hafızanın, deneyim birikiminin vb. oluşması lazım. Ama partiler bundan çok çekecek zamanla göreceğiz neticeleri. Mesela önümüzdeki 2023 seçimlerinde şimdiki ittifak yapısı değişecek. Kürtler sosyolojik olarak daha bir belirginleşecek. Hatta gerekli değişim, dönüşüm süreci yaşansa ana aktörlerden biri olacak.CHP bir tek Muharrem İnce ile ivme kazanabilir. Diğer yanda Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP’ye ve Türkiye siyasetine artık verecek bir şeyi kalmadı. Ama parti içi dengeler şimdilik onu orada tutuyor. İYİ Parti’nin bir orijinalitesi yok. Dolayısıyla biter gibime geliyor.
Saadet Partisi için yolun sonu görünmedi ama işin sonu göründü. Saadet, Türkiye’de son 20 yılda oluşturulan “yeni dindarlık” ile dindarlığın neye dönüştüğünü anlayamadı. Dolayısıyla yeni nesil dindarları analiz edemedi. Tarikatlardan da ilgi göremeyince, hüsrana uğradı. Yani eskiye oynadı, milleti, adalete, dürüstlüğe çağırdı dolayısıyla kaybetti. Hep diyorum eski Türkiye yok. Seçmen Saadet’e, saadetler diledi.
HDP ve genelde Kürtler adına siyaset yapan herkes, afallamış durumda ve çıkış bulamıyorlar. Diğer çoğu gelişme potansiyelini kaybetmiş partileri bir tarafa bırakalım HDP çok önemli. Bunca yıllık bir birikimin, onca yıllık savaşın elle tutulur tek sonucu belki de o. Umut ve gelecek legalitededir, illegalite de değil. Bunun için sosyolojik şartlar çok hızlı gelişiyor. Sonuç elde edebilmek için dağda savaşa gerek kalmıyor. Dolayısıyla değişmeden olmuyor.
Türkiye tarihinin en büyük atılımını başkanlık sistemine geçerek yaşadı. Bu, çok büyük bir gerçektir. Devletin en büyük projesidir. Dolayısıyla tüm parçalardaki Kürtleri çok etkileyecektir. Önümüzdeki süreci hep birlikte yaşarız ve görürüz umarım.