ABD / Türkiye / Suriye / Rojava Haberleri - ZERnews: ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson'un Türkiye ziyareti sonrası Washington ve Ankara hattı arasındaki anlaşmazlığa ilişkin ABD medyasında her geçen gün yeni makaleler yayımlanıyor.
Konuya ilişkin bir makale yazan isimlerden biri de The Real Clear Politics'ten David Ignatius olurken, yazısında şu ifadelere yer verdi:
"...Kıdemli bir Pentagon yetkilisine göre Suriye şu anda “birbirine yaklaşmakta ve farklı çıkarları olan askeri güçler arasında bölünmüş durumda.” ABD özel delegesi Staffan de Mistura’nın Çarşamba günkü açıklamalarına göre şu anki durum göreve geldiği 2014 yılına kıyasla çok daha “vahşi, endişe verici ve tehlikeli.” Peki bu zehirli karışımın cevabı nedir? Kesinlikle Türkiye’nin daha fazla burnunu sokmasına izin vermek değil elbette. İzlenmesi gereken yol, bocalamakta olan Cenevre Müzakereleri’ni istikrarlı ve sabırlı biçimde sürdürerek yenilenen Suriye devleti ve ordusunun gücünün ve otoritesinin arttırılmasıdır. ABD için bu, güven vermeyen ancak çok değerli iki ortak olan Rusya ve Suriye rejimiyle iş birliği yapmaya katlanmak anlamına geliyor. Rusya geçtiğimiz günlerde Kürtlerin yoğunlukla yaşadığı bölgelere sınırlı özerklik tanıyan, daha az merkeziyetçi bir Suriye devleti için bir anayasa taslağı hazırlayarak ileriye doğru adım attı.
Rusya’nın hazırladığı taslak Kürt ve Arap taleplerinin uzlaştırılmasını sağlıyor ve bazı ABD yetkililerine göre bu taslak ‘ciddi’ pazarlıklar için bir temel oluşturabilir. Öte yandan bir kesim diğer yetkililerse Rusya’nın ‘sağ gösterip sol vurma’ taktikleri kullanarak Amerika ve müttefiklerine zarar verme pahasına kendisinin ve İran’ın çıkarlarını gözettiğini düşünüyor. Başkan Trump’ın bunlardan hangisine sıcak baktığını kimse bilmiyor.
Suriye’deki karmaşanın temelinde yatan sorun aslında zaten bizi bu noktaya getirenle aynı: ABD en güçlü orduya sahip fakat siyasi açıdan ne yapmak istediğini bilmiyor. Türkiye ateş püskürüyor ve ABD’nin desteğini talep ediyor ancak kontrol altına almak istediği bölgeleri istikrara sokabilecek güçten yoksun. Diplomatik açıdan geminin dümeni Rusya’nın elinde ama geminin yolcuları kaptana güvenmiyor ve herkesçe bilindiği gibi yakıt deposu boş.
Size bir düşünce deneyi: Kürtlerin önderliğindeki DSG, Türkiye’nin talep ettiği gibi dağıtılmalı mı? Hayır! Bu, bir otorite boşluğuna ve bölgede daha fazla istikrarsızlığa yol açar. Aksine DSG, kurulacak yeni Suriye ordusunun bir parçası olmalı ve Şam, Washington, Moskova ve evet, hatta Ankara ile birlikte çalışmalı..."